16 Aralık 2019 Pazartesi

Beyin Kanaması


Yukarıdaki ilk 11'i görünce herkesin ağzının suyu akıyor değil mi ? Takribi 20 maçtır -askerde olduğum dönemler dahil- maç günlerinin en güzel dakikaları ilk 11'in açıklanması ile maçın başlama düdüğünün arasında geçen dakikalar olduğunu farkettim. Zira her maç kafamızda bu oyuncuların maçı nasıl forse edeceğini, nasıl güzel futbol oynacağını hayal edip duruyoruz. Ancak başlama düdüğü ile beraber takımın -YİNE - muteber bir futbol ortaya koymadığını görünce hayal kırıklığımız da maç öncesi heyecanımız kadar büyük oluyor.

Bu sefer farklı olacaktı...Rakip lig sonuncusu, ligin bizden sonra en az pozisyona giren, kalesine bizden sonra en fazla şut çektiren ( BİR DAKİKA LAN İSTATİSTİK BAKIMINDAN BİZ OLMAMIZ GEREKENİN ÇOK ÜSTÜNDEYMİŞİZ) Ankaragücüydü. Üstelik hafta içinde Disiplinsiz! davranışları sebebiyle Zonzi kadro dışı bırakılmış oyunculara gereken mesaj verilmişti. Ve o sihirli an geldi..Telefona gelen Galatasaray XI bildirimi..Gözlerde pırıltı...

Her zamanki gibi kadroyu görüp, rakibi nasıl buldozer gibi ezeceğimizi 5-6 gollü bir galibiyet bir galibiyet alacağımızı tükürükler saçarak konuşuyor, whatsapp üzerinden renkdaşlarımı gaza getiriyordum. 

Düdük çaldı, balkabağına dönüştük..ne balı direk kabak olduk...sahaya sanki silah zoruyla çıkartılmış bir oyuncu grubu...20. dakikada kaptırılan bir topta eli belinde yürüyerek geriye dönen Falcao, Soso, Babel 3'süne takılıyor gözlerim...sinir krizindeyim..halı sahada takım arkadaşlarım yapsa sağlam bir fırça kayardım yaşlarına bakmadan o derece...

İlk devre Belhanda'nın ıslaklanmaları arasında bitiyor, devre arasında kesin çıkacak gözüyle yedeklere bakıyorum ama oradada müşahhas bir çözüm yok.

2. devre Lemina ve Belhanda önderliğinde yalandan bir baskı kuruyoruz, ancak rakip amatör küme kıvamında olduğundan duran toptan gol geliyor...Maç devam ederken bir anda bir ıslık sesi yükseliyor tribünden ardından spiker Selçuk oyuna girmek için hazırlanıyor diye anons ediyor. Islıkların sebebini anlıyorum. Selçuk'ta ıslıktan gaza gelmiş olacak ki bizi 8 sene önceye götürüp Yuto'ya nefis bir lob pas atıyor ancak dünyanın en düşük iq japonu olduğu için Yuto topu kaleciye teslim ediyor. Devam eden dakikalarda Taylan giriyor, yeteneksiz ve küstahça sağa sola koşturuyor ve bir ceza sahası içi koşusu penaltıyla taçlanıyor. 

Selçuk oyunda olmasına rağmen Belhanda topu sol tavana asıyor...içimden leş gibi oynadığımız maçı 2-0 kazandık yine buda bişeydir diyorum. Rakip 10 kişi zira tek gol umutları Orgill saçma sapan bir şekilde atılmış oyundan ne olacak başka?!

Ve beyin kanaması başlıyor...

Marcao; sanki yanındaki Luis Suarez, Cavani, Lewandowski kardeşim neden adamı kündeye alıyorsun, bu bizi kaçıncı yakışın geçen seneki Benfica maçlarından başlayarak bu kaçıncı saçma sapan hata.

Maç 2-1 oldu..Babam biz bir tane daha yeriz diyor..yok artık diyorum içimden yine rakip 10 kişi topu alırız pas pas pas maçı bitiririz ...

Nah bitiririz diyor takım bana...top Ankaragücünde adamlar tüm hatlarıyla sahamızda biz ise saçma sapan bir dağılımla duruyoruz 2 pas 3 pas 4 pas 5 pas ve top ağlarımızda...

Hasta Ex...

Ölüm nedeni Beyin Kanaması....

Sinirden boş duvara 2 saat bakıp uykuya dalıyorum.. sabah doktorun ölüm raporunu okuyorum... 

"Skoru nasıl değerlendirelim? Üç gün içerisinde bir maça çıkıyorsunuz, iyi oynuyorsunuz, pozisyonlara giriyorsunuz, 2-0 yapıyorsunuz ve 3 puana yakınsınız. 10 kişiye karşı 2-2 olduğuna göre yapacakbir şey yok. Söylenecek şey, başta ben olmak üzere hatalıyız. Belki değişiklikler de yanlış olabilir. Bu oyunun ne tekniğini, ne taktiğini, ne pozisyonunu konuşmaya gerek yok. durum dururken maçı alıp öbür tarafa vermenin açıklaması olmamalı. Bizim içimizde var da şimdi onlara girmeyelim. Yukarıya daha çabuk yetişip ikinci yarıya hazırlanmayı düşünürken, diğerleri gibi bu maç da yakışmadı. Bir kusur varsa bana aittir"

Yeni transferlerimiz de mi geçen seneye oranla geriye gitti? Aması yok doğru soru bu mu? Geçen seneki oyuncularımızın performansında düşüş var. Yeni gelen oyuncuların eski takımlarında ne durumda olduğunu bilmiyorduk."

3 kulvarı kaldıramıyoruz. 2 senenin şampiyonu, son sene bütün kupaların şampiyonu olan bir Galatasaray. Futbol böyle acımasızdır. Ujfalusi içeride, 'ben olsam ölmüştüm, o yüzden antrenörlük yapamam' dedi. Antrenörlük kolay iş değildir. Sorumluluk bana ait. Teknik adamlık böyledir, kazandığınzıda birliktesinizdir, kaybettiğinizde yalnızsınızdır. Bunu bilmeyen, bunu kabullenmeyen teknik adamlık yapmasın."

Bazı gazetelerde spor servislerine reklam departmanlarından herhalde telefon gelmiştir. Hepsinin farkındayım. Ben çok şeyler gördüm, pes edecek değilim. Bugünün bu kadar moral bozukluğuna rağmen, tekrardan taraftarla da bir araya gelerek, burada, maçlarda aynı duyguları, aynı hissi taşıyarak düzelmemiz gerekir. Ne yapılması gerekir, bizde mevcut. Gönül isterdi ki kazanalım da öyle konuşalım. Kaybedince bir şeyleri söylemek bize yakışmıyor." 

Şu gün, şu maçı berabere bitirmek, bir takıma olabilecek en bütük travmadır. Şuraya 2-0 ile gelsek, bazılarınız bana, hoca çok farklı kazanabileceğiniz bir maçı 2-0 bitirdiniz diyecekti. Ankaragücü'nü de tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Geçen sene, önceki sene kazanmayı nasıl bildiysek, bundan sonra da biliriz, bilmeliyiz, bileceğiz de inşallah."

"Kadromuz bu, yolda giderken kurallar değişiyor ama oyuncu değişmez. Nasıl değişecek? Ocak ayını bekliyorsunuz. Ocak, ocak diyoruz da, orada da birilerini gönderirsek alabiliriz. Ben hiçbir oyuncumu suçlamadım. Teknik, taktik, sistem, oyun içinde faul diye bunları ifade edemezsiniz, hal ve gidiş de vardır bunun içinde, takım olabilme de vardır, bunun içinde aldığınız oyuncunun adaptasyonunun geç olması da vardır. 11'e bakıp, yokum diye bırakıp gideyim var mı? En çok oynayan Nzonzi bizde, hiç teşekkür etti mi? Hiç beklemiyordum ondan, nasıl olacak, ne yapmamız lazım? Yönetmek adına, Galatasaray'a zarar gelmemesi adına belki de daha erken hareket etmeliydik. Yönetiyoruz, en son noktaya geliyor demek ki."

Hayatım boyunca ben hiçbir bahaneye sığınmadım ama 15 maçtır santrforsuz oynuyoruz, Adem'den Allah razı olsun, sol taraftan aldık da koyduk. Bu ve buna benzer bir sebep var maalesef. Devre arasında çok daha başka sebeplerle görüşürüz. Umutsuz olsam ben burada olmam. Şöyle bir beyanat veririm; '9 kez durmuşum, 8 defa şampiyon olmuşum, yeter, bir daha olsam ne olur' derim. Benim karamsarlığım, pes etmem mümkün değil.Galatasaraylı gibi oynarız, bu arayı da kapatırız."


Gomisi 1 milyon euro için gönder, Derdiyok'u beğenme gönder, Diagne'i gönder, forvetsiz kaldım güzel bahane.

3 kulvarı kaldıramıyoruz...bunu 1 sezonda 3 kupayıda almış adam söylüyor...kendine ihanet ediyor, kendi mirasını yiyor....

10 kişiye karşı 2-2 olduğuna göre yapacak bir şey yok. Söylenecek şey, başta ben olmak üzere hatalıyız. Belki değişiklikler de yanlış olabilir. Bu oyunun ne tekniğini, ne taktiğini, ne pozisyonunu konuşmaya gerek yok. durum dururken maçı alıp öbür tarafa vermenin açıklaması olmamalı. Bizim içimizde var da şimdi onlara girmeyelim. Girelim hocam girelim, artık girmemiz gerekiyor, misal Sevr Anlaşması gibi anlaşamayı Babel'e niye verdik, mesela siktirip gitmek isteyen Belhanda'yı niye tuttun, mesela geçen sene bile su kaynatan bu beklerle niye devam ettin, MİSAL BU TAKIMIN OYNADIĞI FUTBOLUN ADINI NİYE ELİ BELİNDE OLARAK ADLANDIRIYOR BU TARAFTAR.!!!!!!!!!!!!!!

22 Kasım 2019 Cuma

Return of "bağırış çağırış"

Başlığı ben atmadım, askerde olduğum süre boyunca evde maç izlenmediğinden maçtan önce kardeşim abi bu akşam maç mı var? oooo return of "bağırış çağırış" dedi, sinirden ona gülüyorum çocuk ne güzel analiz yapmış.

Sakatlıklardan dolayı ideal 11 diye betimlediğimiz ve sezon başından beri hiç bir zaman bir arada oynayamayan takımdan bu sefer çok fazla oyuncu yoktu. Fatih hoca da fırsattan istifade 3'lü savunmaya devam kararı vererek en azından orta sahayı vermemek ve topa sahip olmayı planlamıştı. Hocanın planladığı orta sahaya sahip olma ve topa hakim olma hem nicelik üstünlük hemde rakip orta sahanın milli takımdan aşırı yorgun gelmesi nedeniyle tutmuştu.

Ancak futbolun bir skor oyunu olduğu ve meşin yuvarlığın 2 oda 1 salon büyüklüğündeki kaleden içeri girmedikçe bir şey ifade etmediğini hemen hemen her seferinde bize söyleyen fatih hocanın kendisi - ki ben bu argümana katılmıyorum-,  2 senedir iyi futbolun peşinden gitmek yerine kazanan daima haklıdır düsturu ile bize yani taraftara ayar verip duruyordu.Bu maçta ise Son 2 lig maçındaki futbol şansı yanında olmayınca devre 0-0 bitti.

Burada Adem Büyük'e bir parantez açmak istiyorum, hiç bir şey yokken orta sahada arkası dönük adama arkadan neden tekme attığını, sonrasında tekme attığı adama neden atarlandığını, kart gördükten sonra hakeme neden sövmeye devam ettiğini, 2. devrede rakip ceza sahasında sırtı dönük adama neden tekme attığını sormak istiyorum. Zira saha içerisinde yaptıkları TV ekranında onun zeka pırıltıları olarak bize gözüktü.


Maça dönecek olursak 2. devrenin başında okan hocanın oyuncu değişikliği ile oyun üstünlüğünü eline almasını beklerdim, ancak o çok uzun süre aynı 11 ile devam etti akabinde zorunlu mahmut değişikliği ve peşine berkay özcan değişikliği ile 2 tane ofansif orta sahayı oyuna attı, oyuna attığı bu taze ayaklar girdikten 10 dakika sonra bizim fileleri havalandırmıştı bile. Biz ise halen Crivelli'nin rüzgarı ile yere düşen Marcao ile oyuna devam ediyorduk, yedek kulübesinde eminim ondan çok daha iyi mücadele edecek 2003 doğumlu kardeşimiz otururken hemde.

Basın toplantısını dinlemeden bu yazıyı yazdım, basın toplantısı büyük ihtimal sakat oyuncular , milli araya sövmeler ve ocak ayına göndermeler ile geçip gidecek.

Tek isteğim var, fatih hocam ! bizimle taşşak geçmeyi bırak şu takımdaki zeka seviyesi yerlerde olan oyuncuları ivedi şekilde takımdan gönder, yerine adam almasanda olur!


18 Ekim 2019 Cuma

Gerçeklerle yüzleşme

Skor açısından iyi geçen milli takım arasının akabinde süper lige dönüş heyecan yaratsa da takımın oynadığı oyun yine beni mutlu etmedi.


Milli takım arasından önce oynanan skandal futbolun ardından sakat ve cezalılarda varken hoca yeni oyunculara şans verdi, bu aslında tam bir neşter değil zorunluluktu. Ancak generallerin kenara gelip askerlerin sayısının artmasıyla takımda gözle görülür bir dinamizm artışı gerçekleşti.

Andone hocanın istediği takım savunmasını önde başlatan presi gerçekleştirirken , Ömer bayram hem top kazanması hem topla çıkışları ile takımın diğer maçlarda olan eksiğinin ne olduğunu gözümüzün içine soktu. Takım savunmasında ise değişen bir şey yoktu, 4'lü savunma S.O.S. vermeye devam etti ve Muslera devleşerek takımı ilk devrede ayakta tuttu. Muslera kurtardıkça Sivas daha coşkuyla üzerimize geldi buda arka tarafta büyük  açıklar vermelerine neden oldu ki buradan gollerde geldi.

Emre Mor pas/dripling kararının vermeyi öğrendiğinde büyük oyuncu olacak belki ancak benim gördüğüm belki 30 yaşından sonra bunu öğrenir, bu ayrıntıyı belirtmemin sebebi şu ilk devrede hızlı hücumlarda sadece 1 kez doğru kararı verip babel'i buldu ancak haftalardır takımın el freni olan babel bu pozisyonuda 3 şut fake'i atarak harcamayı başardı.

Nihayetinde ilk devre sonunda tabelada 2-0 yazarken takımda sadece 4 oyuncu (Andone, Ömer, Şener ve Muslera) takımın iyileri olarak öne çıkıyordu. 2. devrenin başında Sivas'ın eksilmesiyle çok rahat bir maç olacağı hissiyatı oluşmuşken GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE çıktı.

Takım sanki hazırlık kampı geçirmemiş gibi 60. dakikada fiziksel olarak bitti, Sivasspor özellikle Emre Mor'un yardıma gelmemesi nedeniyle Şener tarafını işlemeye başladı, özellikle 3-1'den sonra hocanın yaptığı oyuncu değişiklikleri ile zaten kötü olan savunma tamamen iflas etti. Oyuna giren Yunus, Seri, Donk neredeyse 0 katkı sağlaması takımı olası bir puan kaybının kıyısından döndürdü.

Bu maç skor açısından iyi bitmiş olsa da oyun açısından umutlanmamız için hiç bir done vermedi, ve geçen sezon ki devre arası kondisyon yüklemesi gibi bir şey yaşanmazsa bu takım Nisan ayında havlu atar.

P.S. Hoca bu sezon hiç olmadığı kadar çekinik ve pısırık duruyor, ve pas futboluna takmış durumda, hocam elinde Andone gibi bir santrafor varken boşver pas oyununu falan bildiğimiz presli dikine oyunumuzu oynayalım biz....

5 Ekim 2019 Cumartesi

Fatih 6222 Terim

Blog yazılarımda giderek Hıncal Uluç kıvamına geldiğimin farkındayım, ancak Terim dönemlerinde üst üste 2 maçımızın 0-0 bittiğini cidden hatırlamıyorum, hatırlatmak isteyen beri gelsin. 

Bugünkü maça gelirsek;


Falcao, Lemina ve Luyindama'nın olmayışını cuma gününden kabullenmişken, bugün Seri'nin de gıda zehirlenmesi yaşaması - bu kadar yatırım yapılan bir adama kuru fasülye pilav mı yediriyoruz abi , yemeksepetinden bozuk tavuk mu yediriyoruz nasıl zehirlenir bu adam- takımın orta sahası için İFLAS anlamına geliyordu öylede oldu.

Allah'ın cezası 4-3-3 diziliminden vazgeçmeyen Terim bu maça özel bir trolleme daha yaparak büyük kaptan Selçuk İnan'ı -PSG maçında takımın biraz hızlı oynaması hocanın hoşuna gitmedi herhalde ki takımın hızını 0'a indirmek için Büyük kaptan Selçuk İnan'ı 11'e aldı- ilk 11'e yazdığında bu maçı izlememe kararı almalıydım evet. Zira insan kendine bu eziyeti yapmamalı.

Ama ne oldu izledim, doğu toplumuyuz , acıdan zevk alıyoruz ya gene izledim bu rezil 90 dakikayı ve artık puzzle kafamda tamamlandı.

Sanırım 10 resmi maç oldu, artık şundan eminim ki bu isim isim çok çok iyi gözüken oyunculardan sadece 4-5 tanesi gerçekten iyi futbolcu, geri kalanlar ya geçen sene son kurşunlarını atmışlar yada zaten o seviyelere hiç gelmemişler. Üstüne bir de kötü malzemeden hiç bir zaman güzel yemek yapamayan Fatih hocam eklenince bu maçla birlikte bu takımdan beklentimi tamamen sıfıra indiriyorum, zira bu takımın yetenek dışında disiplin problemleri de var.

Mariano burada futbol oynamak istemiyorsa -ki bu maçta erkenden duşunu almak için rakibin sırtına yumruk attı- sezon ortası bile beklenmeden transfer tahtası açık olan bir lige yada brezilyaya yollanabilir.

Emre Mor 94. ve 95. dakikalarda dahi topla vedalaşamıyorsa, A takımla idmana çıkması engellenip, 21 yaş altı takım ile hayatına devam edebilir.

Selçuk İnan'ın yapacağı hatanın 10 katını 16 yaşındaki Mustafa Kapının yada Abdussamed Karnutcunun yada Atalay Babacan'ın yapmasına razıyım. Troll hesaplar birde utanmadan Selçuğun ilk devre 38/38 pas isabetiyle oynadığı bilgisini verdiler, arkadaşlar bu oyun matematik değil sahada oynanıyor kağıt üstünde değil gözümüz var Allah'a şükür.

Hoca bu maçtan sonrada bir düşman yaratmak için hakeme , federasyona , ali koç'a falan sayıp söver, cezasını da alır paşa paşa tribüne geri döner. Zaten ona karışan eden , hesap sorabilen biride yok yönetimde, ceza aldıktan sonra bildiriler falan yayınlanır, mağdur edebiyatı yapılır öyle böyle sezonu yeriz.

Ama şuanda şuna çok gülüyorum.

PSG maçından sonra güzel günler yakın demişti Hoca ama başka bir şeyden bahsediyor sanırım, kendisinin şu halinin ve bu kadronun biz taraftarlara güzel günler göstermesi imkansız.

Bu arada Güzel günlerden kastım Şampiyon olmak değil , her hafta Galatasaray maçının gelmesini iple çekmek benim için güzel günler, en son bunu ne zaman mı hissettim? Terim'in 3. gelişinde 2011'de .

Her el papaz pilav yemez

Derbi maçta gösterilen savunma performansından memnun kalan Ersun Yanal kendi evindeki maça da önce yemeyelim nasılsa bir tane sıkarız kafa yapısıyla çıkınca yenen süpriz golü maç boyunca çıkaramadı.


Garry ve Moses'ın yokluğu da belki Ersun hocayı bu düzene itmiş olabilir bilemiyorum, ancak onun beklentisi Dirar ve Isla'nın önlerindeki 60 metreye çok iyi kullanması Ozan Kruse ve Tolga'nın ceza sahasına koşular atmasıydı, olmadı.

Özellikle Dirar'ın sol ayaklı olmamasından mütevellit Fenerbahçe'nin atakları sağ kanattan yoğunlaştı, yoğunlaştı yoğunlaşmasına ama ozan ve isla arasındaki uyumsuzluk hemen hemen her pozisyonda kendini gösterdi sadece bir pozisyonda isla doğru düzgün 0'a inebildi onda da penaltı itirazlarına neden olan pozisyon cereyan etti. Ancak yeni Fifa kurallarına göre bu pozisyon penaltı değildi.

Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki uyumsuz görüntüsü bir yana Antalyaspor maça çok iyi hazırlanmış gözüküyordu, topu Fenerbahçe'ye bırakıp pozisyon alan ve hata kovalayan takım Jailson'un orta sahada kaptırılan topu kovalamaması sonucu skor üstünlüğünü de ele almış oldu. Bülent hocanın planı isviçre saati gibi tıkır tıkır işliyordu.

Ikinci yarıya Zajc-Tolga değişikliği başlayıp topu daha hızlı dolaştırıp boş alan yaratmaya ve Antalya'nın yerleşimini bozmayı hedefledi Fenerbahçe. Bu değişiklik de temelde doğru gözükse de sahaya çok da net yansımadı. Bu bölümde Antalyaspor Fenerbahçe'nin plânlı olmayan ataklarına karşı yerleşiminde boşluk vermedi. Antalya boşluk vermediği gibi Fener kalesinde tehlikelerde yarattı ancak kaleci Altay kalesinde devleşen kurtarışlar yaptı.

İkinci devre bize bir kez daha gösterdi ki Zanka açık alan savunmacısı değil, Ankaragücü'nün zorladığı defans hattını çok iyi çalışan Bülent hoca takımına ince dokunuşlar yaparak -ki Antalyaspor'un kadro kalitesi gerçekten çok kötü- galibiyeti tattırmış oldu. Bülent hocanın geçen sezondan bu yana bu takımla başardıkları mucize gibi.

Fenerbahçe rakiplerinin avrupa mesaisinde bu kaybettiği puanları çok arar ben söylim, Ersun hoca garry ve moses 'ın olmadığı maçta ferdi'yi oynatmayacakta ne zaman oynatacak, bu çocuk zafer purosu olsun diye alınmadı en nihayetinde. 

Ve son olarak Fener bu maçı kazansaydı net bir mesaj vericekti Galatasaray'a o mesajı yollayamadı yarın Galatasaray galip gelirse, rüzgar bir anda Galatasaray tarafına geçebilir.

2 Ekim 2019 Çarşamba

Bir Umuttu Yaşatan İnsanı

Hiç bi kere hayat bayram olmadı ya da
Her nefes alışımız bayramdı
Bir umuttu yaşatan insanı
Aldım elime sazımı


Nejat Yavaşoğullarının yazıp besteleyip Bulutsuzluk Özleminin yorumuyla dinlediğimiz enfes eser gibi bir Galatasaray var bu sezon. Her maça büyük umutlar, büyük beklentiler ile hazırlanıp, maç sonrasında hüsranı yaşıyoruz.

Kağıt üzerinde içerdeki PSG maçı umut etmediğimiz, hayal kurmadığımız, fikstürde yokmuş gibi davrandığımız maçtı. Ama oynanan oyun bu takımdan umutlanmamız için bir kaç sebep sundu.



İlk 11 ' ler açıklandığında twitter Türkiye gündeminde 4-4-2 neredeyse ilk sıraya kadar yükselmişti, ancak sahaya çıktığımızda savunmada 5-3-2 hücumda ise 3-5-2 dizilişi ile sahaya yayılıyorduk. Maçın ilk 15 dakikası da bu yeni sistemin doğum sancılarını çekerek arka arkaya pozisyonlar vererek geçti ancak 15 dakikadan sonra takım yavaş yavaş sisteme adapte oldu, ilk 15 'de kaptan Muslera yaptığı kurtarışlarla takımı ayakta tutarken, 15. dakikadan sonra Seri ondan beklediğimiz oyunu yavaş yavaş ortaya koydu ve N'zonzi ile berabere yavaş yavaş orta saha hakimiyetini almaya çalıştı. Almaya çalıştı diyorum zira iki takım arasında fersah fersah kalite ve oyun ezberi farkı vardı. Ancak PSG'nin maçın geri kalanında kalemizde hegomonya kuramaması bizim için sevindiriciydi.

Maçın 2. devresinde beklenen golü yedikten sonra takımın hücumda neler yapabileceğini de test etmiş olduk, ve ne yazık ki bu güzelim orta sahaya eşlik edecek bek oyuncularımızın olmadığını bir kez daha gördük. Yuto savunma görevlerini vasat seviyede ifa ederken, her hücum çıkışında saçma sapan ortalar kesmeye devam ederken, Gariban Reis Mariano artık yaşınında getirdiği atletizm yoksunluğu ile hücuma gerekli desteği veremedi.

Ayrıca Babel ben merkezli oyununa devam ederken, Falcao'nun bu maçtada ceza sahası içerisinde topla buluşturulamaması ve Belhanda'nın oyun liderliğini alamaması gol yollarında etkisizliğimizin sürmesine nedenler olarak gösterilebilir. Ancak bunlar aşılamayacak sorunlar değil!

Maçın çok analiz edilecek bir tarafı yok, beklenen sonuç oldu, bu saatten sonra taraftar olarak yapmamız gereken hocaya güvenip, bekler olmadan merkezden hücum planları oluşturabilen bir takım inşaa etmesi, yapabilir mi? Elbette yapabilir...


29 Eylül 2019 Pazar

Sabır taşı


Nereden başlasam inanın bilmiyorum?


Maç öncesi yazısında öngördüğümden daha da güvenlikli bir 11 çıktığı derbide 3 puanı kaçıran taraf oldu Fenerbahçe. Sanırım Ersun Yanal’da Galatasaray’ın bu kadar pasif kalacağını tahmin etmiyordu, gerçi cezalandırmak için gereken hamleyi yaptı ancak Deniz Türüç iyi gününde değildi.




Stoperlerin aksama ihtimaline karşı Emre ve Gustavo’yu ön stoper denilebilecek şekilde oynayıp Tolga ve Ozan’ı merkeze yardıma getirdi. Ortada oluşan kutunun içinde Belhanda -zaten maskeden bir şey göremiyor- etkisiz kaldı. Hücum planıda Max Kruse hariç doğru işledi, ki ben Kruse’nin kilit oyuncu olduğunu belirtmiştim. Vedat Muriqi özellikle Marcao ile her ikili mücadelesini kazanırken , Luyindama’yı da baya hırpaladı. Havadan yerden her topu saklayan vedat’ın açtığı kanallara Tolga Ciğerci ‘nin girmesi Galatasaray adına şanstı.





Galatasaray’a gelmek istemiyorum zira ağır konuşmam gerek.




Galatasaray'ın maç sonunda oyuncularının ortalama pozisyonları yukarıdaki gibiydi. Neredeyse 2 ay geçmesine rağmen-hadi transferler geç yapıldı diyelim 1 ay- ortaya 1 dakika bile iyi futbol ortaya konulmadı. Nereden çıktığını, kimin bu takıma empoze ettiğini anlayamadığım 4-3-3 aşkı - bu maçta daha da saçmalayarak 4-1-4-1 gibi bir dizilim ile sahaya çıkılmıştı, düşünülen Galatasaray ‘ın topa sahip olarak pas futbolu oynaması- ben demiyorum basın toplantısında levent hoca söyledi- idi. Ancak takımda en iyi pas atan oyuncu Seri tribüne gönderilmesinin ve Yine pas futbolu oynayabilmek için en önemli şey topsuz mobilite iken babel, Feghouli gibi kara delik 2 oyuncu ve yuto gibi bir bek ile sahaya çıkmanın mantığını bize birisinin anlatması gerekiyor. Realitede sahaya çıkan 11’leri gördüğümde en azından top bizde kalmayacak zaten topla oynayamıyoruz kontra yakalarız diye düşünüyordum ancak Falcao ‘nun belki 1.000 kere gösterdiği defans arkası koşularına 1 kere bile pas atılmaması sebebiyle Fenerbahçe’yi gafil avlayamadık, forvete pas atılmasını geçtim , defansa yardım etmeyen, atılan her topu içeri çekip vurmaya çalışan Babel’e göre takım dizayn etmişiz. Uzun süredir bu kadar sinirlendiğim bir maç olmamıştı, artık takımdan bir hareket bekliyordum ama inanılmaz hayal kırıklığı oldu, ve bu sistemle devam edildiği sürece hayal kırıklığı devam edecek. Hocanın acilen formsuz babel ve Feghouli yi kenara alıp 4-4-2 ‘e dönmesi ve baskılı sürekli pres yapan Galatasaray genlerine geri dönmesi gerekiyor.

28 Eylül 2019 Cumartesi

Galatasaray-Fenerbahçe Maç önü

Sezonun en çok heyecan yaratıp hiç bir şey vermeyen dönemine yani Fenerbahçe-Galatasaray derbisine geldik. İki takımda 2013 yılından bu yana oynanan derbilerde güzel futbol gösteremediler, işin ilginci 2000'li yılların başlarında futbol açısından fukara olan maçlarda gerginlik olur kavgası dövüşü vs. konuşulurdu, son yıllarda bu da ortadan kalktı, iki takımda birbirinden korkarak, çekinerek, önceliği gol yememek olarak sahaya çıkıyor.

Sezonun henüz 6. haftası olmasına rağmen sezonun gerisi açısından kazananın büyük bir rüzgar yakalayacağı aşikar özellikle Beşiktaşın yönetim, teknik direktör Trabzonspor'un da sakatlık sıkıntısı çektiği bu sezonda şampiyonluğun bu 2 takımdan birine gideceği %99 ihtimal gibi bir şey dolayısıyla bu maçında bize güzel futbol vaad etmeyeceğini peşinen söyleyebiliriz. Temaşa açısından Pazar günü oynanacak Trabzonspor-Beşiktaş maçı daha vaatkar.



Saha içerisine gelirsek, evet yukarıda görüldüğü gibi maç başlangıç takımları bekliyorum. Galatasaray Stoperlerini ve beklerini de orta sahaya yaklaştırarak alanı daraltıp ilk dakikalarda büyük bir baskı kurmaya çalışacaktır. Dolayısıyla Fenerbahçe'nin bu baskıyı kırmak adına Gustavo-Emre-Tolga 3'lüsü ile merkezi tutmaya çalışıp, Gustavo ve Emre'nin uzun topları ile Kruse Tolga ve Moses'i koşturmayı planlayacaktır.

Son yıllarda Şampiyonlar Ligi'ni esas alıcak olursak - ki büyük liglerde de böyle- büyük maçlarda topa daha az hakim olan takımların istediği sonuçları aldığını görüyoruz, bunun en temel sebebi topa hakim olunduğunda topa mahir oyuncularınız yoksa hata yapma ihtimalinizin artması ve kaptırılan topların 3-4 pas ile hemen kalenizde pozisyona dönüşmesidir. Ayrıca organize hücum etmenin organize savunma yapmaktan çok daha fazla tekrara ihtiyaç duyması bir başka neden olarak gösterilebilir.

Bu kadar genel futbol kelamı ettikten sonra maç özelinde Galatasaray'ın maçı kazanacağı tek senaryo geçen seneki gibi 2-0 öne geçmesi olarak gözüküyor, her ne kadar geçen sezon maç 2-2 ' e gelse de bu sezon ki kadro böyle bir avantajı elinin tersiyle itmez, doğal olarak Galatasaray ne yapıp edip ilk devrede dengeyi bozmaya çalışacaktır.

Fenerbahçe ise skor ne kadar süre eşit giderse avantajını o kadar arttıracaktır, hatta ve hatta Ersun Yanal 60. dakikaya 1-0 geride girilmesini bile kabul edebilir, nihayetinde inanılmaz formsuz durumda olan Fatih hocanın oyuna müdahalede geciktiği yada yanlış müdahale ettiğini bu sezon bir kaç kez gördük. Dolayısıyla yarın ki maçta Max Kruse Fenerbahçe için maçın en kritik adamı olarak ortaya çıkıyor, geri dönüşlerde adam paylaşımı doğru yapılmazsa Kruse'nin bunun cezalandırabileceği apaçık ortada.

Ezcümle, yarın ki maçın ne kadar eğlenceli olacağı tamamen Galatasaray'ın temposuna bağlı, o temponun artması içinde teknik-taktikten ziyade Türk Telekom Arena tribünlerinin çok formda bir maç geçirmesi gerekiyor, zira Galatasaray'ın bir numaralı silahı ne yazık ki sahada değil Tribündeki taraftarı. 

24 Eylül 2019 Salı

Üçlü Forvet #13. Bölüm : Fikret Orman ! Ve Avrupa'da Takımlarımız

Fikret Orman'ın istifası ve bu hafta oynanan Avrupa maçlarını ve lig maçları hakkında keyifli bir sohbet geçirdik. Keyifle dinlersiniz umarım.


Bunlarda İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails