28 Aralık 2019 Cumartesi

Kış Güneşi



Sorun bende galiba, takım kadrosunu görünce bir şey hayal etmeyince hatta takımın gol atamayacağını düşünce takım galip geldi. Acaba Antalyaspor çok kötüydü ondan mı? ama Ankaragücüde çok kötüydü... Galiba bir saman alevi izledik, bu kış güneşi içimizi ısıtır mı?


Gerçekten hiç bir şey hayal ettirmeyen şu yukarıdaki kadroyu görünce, fm oynamaya devam edip radyo gibi maçı dinlemek vardı aklımda, taa ki maçın başlama vuruşunda babamın maçı izlemek istemesiyle bu imkansız hale gelene kadar.

Evet bu sezonki 20 küsürüncü maç, ve 45 dakika gerçekten güzel futbol izledik, bunda orta sahanın dinamizmi de etkiliydi, mariano'nun olması gerektiği atletizmde olması da etkiliydi, falcao'nun rakip savunmayı gezdirmesi de etkiliydi.

Ceza sahasına çok adamla girdiğimizi görmek gerçekten mutlu eden en önemli unsurdu, Taylan bunu kendine şiar edinmiş gibi bol bol Falcao'nun yanına sokulup forveti 2 'ledi. Yine Falcao'nun orta sahaya yaklaşıp rakip savunmayı öne çıkarttığı anlarda Soso ve Ömer Bayram half spacelere güzel koşular attı, Seri 'de Allah var sezon başında ondan beklediğimiz pasları bam bam attı.

Süper bir ilk devre 3-0 ile biterken 2. devre geçen her dakikada ağırlaşan zeminle beraber bizimde pilimiz bitti. Her maç olduğu gibi rakip üstümüzü baskı kurmuş ve gol bulma ihtimalini arttırırken önce Babeli ardından Taylanı savunma arkasına kaçırarak 2 gol daha bularak bu sezon ilk kez 5 lemiş olduk.

Antalyaspor çok kötü takım eyvallah ama bu sezon ne kötü takımlara ne rezil toplar oynadığımızı düşünürsek bu maçı makbul görüyorum. Bu maçtan çıkarılacak sonuçlarda bellidir;

-Belhanda, Babel, Selçuk İnan gibi ağır oyuncuların bu takımda yeri yok
- Atletik bekler olunca oyunun boyutunun ne kadar değiştiği ortada
- Ceza sahasına ne kadar adam sokarsan gol atma ihtimalin artıyor ya Taylan'da ısrar edilmeli ya daha kalitelisi getirilmeli

22 Aralık 2019 Pazar

Arsızlık



Geçen haftanın ardından bu takımdan artık bir beklentimin olmaması yazının başlığının sebebi, zira kötü futbol arsızı olduk hamdolsun...



Evet yanlış görmediniz, Selçuk kaptan ilk 11'de hemde fiziksel olarak çok daha iyi olduğu zamanda bile (Mancini dönemi) oynayamadığı ecnebilerin Regista olarak isimlendirdiği pozisyonda konumlanmış. E tabi bu 11 'i görür görmez tüm whatsapp Galatasaray grubuna Galatasaray'ın gol yiyeceğinin %100 olduğunu hatta 2 tane yemesininde %90 olduğunu yazıyorum. Bunu bilmek için kahin olmaya gerek yok Fiko dediğinizi duyar gibiyim. Evet bu hepimizin aşikar bir biçimde gördüğünü canım hocamız ne yazıkki farkedemiyor.

Beklendiği gibi hemen maçın başında farzımızı yapıyor Jerome'dan golü yiyoruz, ancak akabinde birazda şansla skoru 1-1'e getiriyoruz. İlk devre rüzgarında arkamızda olması ve Göztepe'nin orta sahayı hızlı geçmemize müsaade etmesiyle cılızda olsa pozisyonlar buluyoruz. Haftalar sonra oyun en azından akıyor gibi gözüküyor. Ancak 2. devre gerçek dünyamıza geri dönüyoruz, fiziksel olarak biten Selçuk kaptanın önderliğinde sayısız pas hatası yapıp bir korner dönüşünde Belhanda'nın Halili düşürmek istememesi ile kalemizde golü görüyoruz. Burada Belhanda'ya artık kızamıyorum adam en azından geri koşmuş o kadar takımın geri kalanı gibi ilerde kalmamış. 2-1'den sonra mucize eseri Göztepe kontralarında gol yemiyoruz ve tek isabetli şutumuzu ofsayttan çektiğimiz maçtan 2-1 mağlup ayrılıyoruz.

Maçtan sonra pişkinlik seviyemiz iyice artıyor, Fatih hocam iyice şerbetlendiğinden, bu maçta yakalanabilecek her pozisyonu yakaladığımızı söylüyor ve sınanıyoruz diyor. Evet hocam cidden sen bizi sınıyorsun !

16 Aralık 2019 Pazartesi

Beyin Kanaması


Yukarıdaki ilk 11'i görünce herkesin ağzının suyu akıyor değil mi ? Takribi 20 maçtır -askerde olduğum dönemler dahil- maç günlerinin en güzel dakikaları ilk 11'in açıklanması ile maçın başlama düdüğünün arasında geçen dakikalar olduğunu farkettim. Zira her maç kafamızda bu oyuncuların maçı nasıl forse edeceğini, nasıl güzel futbol oynacağını hayal edip duruyoruz. Ancak başlama düdüğü ile beraber takımın -YİNE - muteber bir futbol ortaya koymadığını görünce hayal kırıklığımız da maç öncesi heyecanımız kadar büyük oluyor.

Bu sefer farklı olacaktı...Rakip lig sonuncusu, ligin bizden sonra en az pozisyona giren, kalesine bizden sonra en fazla şut çektiren ( BİR DAKİKA LAN İSTATİSTİK BAKIMINDAN BİZ OLMAMIZ GEREKENİN ÇOK ÜSTÜNDEYMİŞİZ) Ankaragücüydü. Üstelik hafta içinde Disiplinsiz! davranışları sebebiyle Zonzi kadro dışı bırakılmış oyunculara gereken mesaj verilmişti. Ve o sihirli an geldi..Telefona gelen Galatasaray XI bildirimi..Gözlerde pırıltı...

Her zamanki gibi kadroyu görüp, rakibi nasıl buldozer gibi ezeceğimizi 5-6 gollü bir galibiyet bir galibiyet alacağımızı tükürükler saçarak konuşuyor, whatsapp üzerinden renkdaşlarımı gaza getiriyordum. 

Düdük çaldı, balkabağına dönüştük..ne balı direk kabak olduk...sahaya sanki silah zoruyla çıkartılmış bir oyuncu grubu...20. dakikada kaptırılan bir topta eli belinde yürüyerek geriye dönen Falcao, Soso, Babel 3'süne takılıyor gözlerim...sinir krizindeyim..halı sahada takım arkadaşlarım yapsa sağlam bir fırça kayardım yaşlarına bakmadan o derece...

İlk devre Belhanda'nın ıslaklanmaları arasında bitiyor, devre arasında kesin çıkacak gözüyle yedeklere bakıyorum ama oradada müşahhas bir çözüm yok.

2. devre Lemina ve Belhanda önderliğinde yalandan bir baskı kuruyoruz, ancak rakip amatör küme kıvamında olduğundan duran toptan gol geliyor...Maç devam ederken bir anda bir ıslık sesi yükseliyor tribünden ardından spiker Selçuk oyuna girmek için hazırlanıyor diye anons ediyor. Islıkların sebebini anlıyorum. Selçuk'ta ıslıktan gaza gelmiş olacak ki bizi 8 sene önceye götürüp Yuto'ya nefis bir lob pas atıyor ancak dünyanın en düşük iq japonu olduğu için Yuto topu kaleciye teslim ediyor. Devam eden dakikalarda Taylan giriyor, yeteneksiz ve küstahça sağa sola koşturuyor ve bir ceza sahası içi koşusu penaltıyla taçlanıyor. 

Selçuk oyunda olmasına rağmen Belhanda topu sol tavana asıyor...içimden leş gibi oynadığımız maçı 2-0 kazandık yine buda bişeydir diyorum. Rakip 10 kişi zira tek gol umutları Orgill saçma sapan bir şekilde atılmış oyundan ne olacak başka?!

Ve beyin kanaması başlıyor...

Marcao; sanki yanındaki Luis Suarez, Cavani, Lewandowski kardeşim neden adamı kündeye alıyorsun, bu bizi kaçıncı yakışın geçen seneki Benfica maçlarından başlayarak bu kaçıncı saçma sapan hata.

Maç 2-1 oldu..Babam biz bir tane daha yeriz diyor..yok artık diyorum içimden yine rakip 10 kişi topu alırız pas pas pas maçı bitiririz ...

Nah bitiririz diyor takım bana...top Ankaragücünde adamlar tüm hatlarıyla sahamızda biz ise saçma sapan bir dağılımla duruyoruz 2 pas 3 pas 4 pas 5 pas ve top ağlarımızda...

Hasta Ex...

Ölüm nedeni Beyin Kanaması....

Sinirden boş duvara 2 saat bakıp uykuya dalıyorum.. sabah doktorun ölüm raporunu okuyorum... 

"Skoru nasıl değerlendirelim? Üç gün içerisinde bir maça çıkıyorsunuz, iyi oynuyorsunuz, pozisyonlara giriyorsunuz, 2-0 yapıyorsunuz ve 3 puana yakınsınız. 10 kişiye karşı 2-2 olduğuna göre yapacakbir şey yok. Söylenecek şey, başta ben olmak üzere hatalıyız. Belki değişiklikler de yanlış olabilir. Bu oyunun ne tekniğini, ne taktiğini, ne pozisyonunu konuşmaya gerek yok. durum dururken maçı alıp öbür tarafa vermenin açıklaması olmamalı. Bizim içimizde var da şimdi onlara girmeyelim. Yukarıya daha çabuk yetişip ikinci yarıya hazırlanmayı düşünürken, diğerleri gibi bu maç da yakışmadı. Bir kusur varsa bana aittir"

Yeni transferlerimiz de mi geçen seneye oranla geriye gitti? Aması yok doğru soru bu mu? Geçen seneki oyuncularımızın performansında düşüş var. Yeni gelen oyuncuların eski takımlarında ne durumda olduğunu bilmiyorduk."

3 kulvarı kaldıramıyoruz. 2 senenin şampiyonu, son sene bütün kupaların şampiyonu olan bir Galatasaray. Futbol böyle acımasızdır. Ujfalusi içeride, 'ben olsam ölmüştüm, o yüzden antrenörlük yapamam' dedi. Antrenörlük kolay iş değildir. Sorumluluk bana ait. Teknik adamlık böyledir, kazandığınzıda birliktesinizdir, kaybettiğinizde yalnızsınızdır. Bunu bilmeyen, bunu kabullenmeyen teknik adamlık yapmasın."

Bazı gazetelerde spor servislerine reklam departmanlarından herhalde telefon gelmiştir. Hepsinin farkındayım. Ben çok şeyler gördüm, pes edecek değilim. Bugünün bu kadar moral bozukluğuna rağmen, tekrardan taraftarla da bir araya gelerek, burada, maçlarda aynı duyguları, aynı hissi taşıyarak düzelmemiz gerekir. Ne yapılması gerekir, bizde mevcut. Gönül isterdi ki kazanalım da öyle konuşalım. Kaybedince bir şeyleri söylemek bize yakışmıyor." 

Şu gün, şu maçı berabere bitirmek, bir takıma olabilecek en bütük travmadır. Şuraya 2-0 ile gelsek, bazılarınız bana, hoca çok farklı kazanabileceğiniz bir maçı 2-0 bitirdiniz diyecekti. Ankaragücü'nü de tebrik ediyorum, başarılar diliyorum. Geçen sene, önceki sene kazanmayı nasıl bildiysek, bundan sonra da biliriz, bilmeliyiz, bileceğiz de inşallah."

"Kadromuz bu, yolda giderken kurallar değişiyor ama oyuncu değişmez. Nasıl değişecek? Ocak ayını bekliyorsunuz. Ocak, ocak diyoruz da, orada da birilerini gönderirsek alabiliriz. Ben hiçbir oyuncumu suçlamadım. Teknik, taktik, sistem, oyun içinde faul diye bunları ifade edemezsiniz, hal ve gidiş de vardır bunun içinde, takım olabilme de vardır, bunun içinde aldığınız oyuncunun adaptasyonunun geç olması da vardır. 11'e bakıp, yokum diye bırakıp gideyim var mı? En çok oynayan Nzonzi bizde, hiç teşekkür etti mi? Hiç beklemiyordum ondan, nasıl olacak, ne yapmamız lazım? Yönetmek adına, Galatasaray'a zarar gelmemesi adına belki de daha erken hareket etmeliydik. Yönetiyoruz, en son noktaya geliyor demek ki."

Hayatım boyunca ben hiçbir bahaneye sığınmadım ama 15 maçtır santrforsuz oynuyoruz, Adem'den Allah razı olsun, sol taraftan aldık da koyduk. Bu ve buna benzer bir sebep var maalesef. Devre arasında çok daha başka sebeplerle görüşürüz. Umutsuz olsam ben burada olmam. Şöyle bir beyanat veririm; '9 kez durmuşum, 8 defa şampiyon olmuşum, yeter, bir daha olsam ne olur' derim. Benim karamsarlığım, pes etmem mümkün değil.Galatasaraylı gibi oynarız, bu arayı da kapatırız."


Gomisi 1 milyon euro için gönder, Derdiyok'u beğenme gönder, Diagne'i gönder, forvetsiz kaldım güzel bahane.

3 kulvarı kaldıramıyoruz...bunu 1 sezonda 3 kupayıda almış adam söylüyor...kendine ihanet ediyor, kendi mirasını yiyor....

10 kişiye karşı 2-2 olduğuna göre yapacak bir şey yok. Söylenecek şey, başta ben olmak üzere hatalıyız. Belki değişiklikler de yanlış olabilir. Bu oyunun ne tekniğini, ne taktiğini, ne pozisyonunu konuşmaya gerek yok. durum dururken maçı alıp öbür tarafa vermenin açıklaması olmamalı. Bizim içimizde var da şimdi onlara girmeyelim. Girelim hocam girelim, artık girmemiz gerekiyor, misal Sevr Anlaşması gibi anlaşamayı Babel'e niye verdik, mesela siktirip gitmek isteyen Belhanda'yı niye tuttun, mesela geçen sene bile su kaynatan bu beklerle niye devam ettin, MİSAL BU TAKIMIN OYNADIĞI FUTBOLUN ADINI NİYE ELİ BELİNDE OLARAK ADLANDIRIYOR BU TARAFTAR.!!!!!!!!!!!!!!

22 Kasım 2019 Cuma

Return of "bağırış çağırış"

Başlığı ben atmadım, askerde olduğum süre boyunca evde maç izlenmediğinden maçtan önce kardeşim abi bu akşam maç mı var? oooo return of "bağırış çağırış" dedi, sinirden ona gülüyorum çocuk ne güzel analiz yapmış.

Sakatlıklardan dolayı ideal 11 diye betimlediğimiz ve sezon başından beri hiç bir zaman bir arada oynayamayan takımdan bu sefer çok fazla oyuncu yoktu. Fatih hoca da fırsattan istifade 3'lü savunmaya devam kararı vererek en azından orta sahayı vermemek ve topa sahip olmayı planlamıştı. Hocanın planladığı orta sahaya sahip olma ve topa hakim olma hem nicelik üstünlük hemde rakip orta sahanın milli takımdan aşırı yorgun gelmesi nedeniyle tutmuştu.

Ancak futbolun bir skor oyunu olduğu ve meşin yuvarlığın 2 oda 1 salon büyüklüğündeki kaleden içeri girmedikçe bir şey ifade etmediğini hemen hemen her seferinde bize söyleyen fatih hocanın kendisi - ki ben bu argümana katılmıyorum-,  2 senedir iyi futbolun peşinden gitmek yerine kazanan daima haklıdır düsturu ile bize yani taraftara ayar verip duruyordu.Bu maçta ise Son 2 lig maçındaki futbol şansı yanında olmayınca devre 0-0 bitti.

Burada Adem Büyük'e bir parantez açmak istiyorum, hiç bir şey yokken orta sahada arkası dönük adama arkadan neden tekme attığını, sonrasında tekme attığı adama neden atarlandığını, kart gördükten sonra hakeme neden sövmeye devam ettiğini, 2. devrede rakip ceza sahasında sırtı dönük adama neden tekme attığını sormak istiyorum. Zira saha içerisinde yaptıkları TV ekranında onun zeka pırıltıları olarak bize gözüktü.


Maça dönecek olursak 2. devrenin başında okan hocanın oyuncu değişikliği ile oyun üstünlüğünü eline almasını beklerdim, ancak o çok uzun süre aynı 11 ile devam etti akabinde zorunlu mahmut değişikliği ve peşine berkay özcan değişikliği ile 2 tane ofansif orta sahayı oyuna attı, oyuna attığı bu taze ayaklar girdikten 10 dakika sonra bizim fileleri havalandırmıştı bile. Biz ise halen Crivelli'nin rüzgarı ile yere düşen Marcao ile oyuna devam ediyorduk, yedek kulübesinde eminim ondan çok daha iyi mücadele edecek 2003 doğumlu kardeşimiz otururken hemde.

Basın toplantısını dinlemeden bu yazıyı yazdım, basın toplantısı büyük ihtimal sakat oyuncular , milli araya sövmeler ve ocak ayına göndermeler ile geçip gidecek.

Tek isteğim var, fatih hocam ! bizimle taşşak geçmeyi bırak şu takımdaki zeka seviyesi yerlerde olan oyuncuları ivedi şekilde takımdan gönder, yerine adam almasanda olur!


18 Ekim 2019 Cuma

Gerçeklerle yüzleşme

Skor açısından iyi geçen milli takım arasının akabinde süper lige dönüş heyecan yaratsa da takımın oynadığı oyun yine beni mutlu etmedi.


Milli takım arasından önce oynanan skandal futbolun ardından sakat ve cezalılarda varken hoca yeni oyunculara şans verdi, bu aslında tam bir neşter değil zorunluluktu. Ancak generallerin kenara gelip askerlerin sayısının artmasıyla takımda gözle görülür bir dinamizm artışı gerçekleşti.

Andone hocanın istediği takım savunmasını önde başlatan presi gerçekleştirirken , Ömer bayram hem top kazanması hem topla çıkışları ile takımın diğer maçlarda olan eksiğinin ne olduğunu gözümüzün içine soktu. Takım savunmasında ise değişen bir şey yoktu, 4'lü savunma S.O.S. vermeye devam etti ve Muslera devleşerek takımı ilk devrede ayakta tuttu. Muslera kurtardıkça Sivas daha coşkuyla üzerimize geldi buda arka tarafta büyük  açıklar vermelerine neden oldu ki buradan gollerde geldi.

Emre Mor pas/dripling kararının vermeyi öğrendiğinde büyük oyuncu olacak belki ancak benim gördüğüm belki 30 yaşından sonra bunu öğrenir, bu ayrıntıyı belirtmemin sebebi şu ilk devrede hızlı hücumlarda sadece 1 kez doğru kararı verip babel'i buldu ancak haftalardır takımın el freni olan babel bu pozisyonuda 3 şut fake'i atarak harcamayı başardı.

Nihayetinde ilk devre sonunda tabelada 2-0 yazarken takımda sadece 4 oyuncu (Andone, Ömer, Şener ve Muslera) takımın iyileri olarak öne çıkıyordu. 2. devrenin başında Sivas'ın eksilmesiyle çok rahat bir maç olacağı hissiyatı oluşmuşken GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE çıktı.

Takım sanki hazırlık kampı geçirmemiş gibi 60. dakikada fiziksel olarak bitti, Sivasspor özellikle Emre Mor'un yardıma gelmemesi nedeniyle Şener tarafını işlemeye başladı, özellikle 3-1'den sonra hocanın yaptığı oyuncu değişiklikleri ile zaten kötü olan savunma tamamen iflas etti. Oyuna giren Yunus, Seri, Donk neredeyse 0 katkı sağlaması takımı olası bir puan kaybının kıyısından döndürdü.

Bu maç skor açısından iyi bitmiş olsa da oyun açısından umutlanmamız için hiç bir done vermedi, ve geçen sezon ki devre arası kondisyon yüklemesi gibi bir şey yaşanmazsa bu takım Nisan ayında havlu atar.

P.S. Hoca bu sezon hiç olmadığı kadar çekinik ve pısırık duruyor, ve pas futboluna takmış durumda, hocam elinde Andone gibi bir santrafor varken boşver pas oyununu falan bildiğimiz presli dikine oyunumuzu oynayalım biz....

5 Ekim 2019 Cumartesi

Fatih 6222 Terim

Blog yazılarımda giderek Hıncal Uluç kıvamına geldiğimin farkındayım, ancak Terim dönemlerinde üst üste 2 maçımızın 0-0 bittiğini cidden hatırlamıyorum, hatırlatmak isteyen beri gelsin. 

Bugünkü maça gelirsek;


Falcao, Lemina ve Luyindama'nın olmayışını cuma gününden kabullenmişken, bugün Seri'nin de gıda zehirlenmesi yaşaması - bu kadar yatırım yapılan bir adama kuru fasülye pilav mı yediriyoruz abi , yemeksepetinden bozuk tavuk mu yediriyoruz nasıl zehirlenir bu adam- takımın orta sahası için İFLAS anlamına geliyordu öylede oldu.

Allah'ın cezası 4-3-3 diziliminden vazgeçmeyen Terim bu maça özel bir trolleme daha yaparak büyük kaptan Selçuk İnan'ı -PSG maçında takımın biraz hızlı oynaması hocanın hoşuna gitmedi herhalde ki takımın hızını 0'a indirmek için Büyük kaptan Selçuk İnan'ı 11'e aldı- ilk 11'e yazdığında bu maçı izlememe kararı almalıydım evet. Zira insan kendine bu eziyeti yapmamalı.

Ama ne oldu izledim, doğu toplumuyuz , acıdan zevk alıyoruz ya gene izledim bu rezil 90 dakikayı ve artık puzzle kafamda tamamlandı.

Sanırım 10 resmi maç oldu, artık şundan eminim ki bu isim isim çok çok iyi gözüken oyunculardan sadece 4-5 tanesi gerçekten iyi futbolcu, geri kalanlar ya geçen sene son kurşunlarını atmışlar yada zaten o seviyelere hiç gelmemişler. Üstüne bir de kötü malzemeden hiç bir zaman güzel yemek yapamayan Fatih hocam eklenince bu maçla birlikte bu takımdan beklentimi tamamen sıfıra indiriyorum, zira bu takımın yetenek dışında disiplin problemleri de var.

Mariano burada futbol oynamak istemiyorsa -ki bu maçta erkenden duşunu almak için rakibin sırtına yumruk attı- sezon ortası bile beklenmeden transfer tahtası açık olan bir lige yada brezilyaya yollanabilir.

Emre Mor 94. ve 95. dakikalarda dahi topla vedalaşamıyorsa, A takımla idmana çıkması engellenip, 21 yaş altı takım ile hayatına devam edebilir.

Selçuk İnan'ın yapacağı hatanın 10 katını 16 yaşındaki Mustafa Kapının yada Abdussamed Karnutcunun yada Atalay Babacan'ın yapmasına razıyım. Troll hesaplar birde utanmadan Selçuğun ilk devre 38/38 pas isabetiyle oynadığı bilgisini verdiler, arkadaşlar bu oyun matematik değil sahada oynanıyor kağıt üstünde değil gözümüz var Allah'a şükür.

Hoca bu maçtan sonrada bir düşman yaratmak için hakeme , federasyona , ali koç'a falan sayıp söver, cezasını da alır paşa paşa tribüne geri döner. Zaten ona karışan eden , hesap sorabilen biride yok yönetimde, ceza aldıktan sonra bildiriler falan yayınlanır, mağdur edebiyatı yapılır öyle böyle sezonu yeriz.

Ama şuanda şuna çok gülüyorum.

PSG maçından sonra güzel günler yakın demişti Hoca ama başka bir şeyden bahsediyor sanırım, kendisinin şu halinin ve bu kadronun biz taraftarlara güzel günler göstermesi imkansız.

Bu arada Güzel günlerden kastım Şampiyon olmak değil , her hafta Galatasaray maçının gelmesini iple çekmek benim için güzel günler, en son bunu ne zaman mı hissettim? Terim'in 3. gelişinde 2011'de .

Her el papaz pilav yemez

Derbi maçta gösterilen savunma performansından memnun kalan Ersun Yanal kendi evindeki maça da önce yemeyelim nasılsa bir tane sıkarız kafa yapısıyla çıkınca yenen süpriz golü maç boyunca çıkaramadı.


Garry ve Moses'ın yokluğu da belki Ersun hocayı bu düzene itmiş olabilir bilemiyorum, ancak onun beklentisi Dirar ve Isla'nın önlerindeki 60 metreye çok iyi kullanması Ozan Kruse ve Tolga'nın ceza sahasına koşular atmasıydı, olmadı.

Özellikle Dirar'ın sol ayaklı olmamasından mütevellit Fenerbahçe'nin atakları sağ kanattan yoğunlaştı, yoğunlaştı yoğunlaşmasına ama ozan ve isla arasındaki uyumsuzluk hemen hemen her pozisyonda kendini gösterdi sadece bir pozisyonda isla doğru düzgün 0'a inebildi onda da penaltı itirazlarına neden olan pozisyon cereyan etti. Ancak yeni Fifa kurallarına göre bu pozisyon penaltı değildi.

Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki uyumsuz görüntüsü bir yana Antalyaspor maça çok iyi hazırlanmış gözüküyordu, topu Fenerbahçe'ye bırakıp pozisyon alan ve hata kovalayan takım Jailson'un orta sahada kaptırılan topu kovalamaması sonucu skor üstünlüğünü de ele almış oldu. Bülent hocanın planı isviçre saati gibi tıkır tıkır işliyordu.

Ikinci yarıya Zajc-Tolga değişikliği başlayıp topu daha hızlı dolaştırıp boş alan yaratmaya ve Antalya'nın yerleşimini bozmayı hedefledi Fenerbahçe. Bu değişiklik de temelde doğru gözükse de sahaya çok da net yansımadı. Bu bölümde Antalyaspor Fenerbahçe'nin plânlı olmayan ataklarına karşı yerleşiminde boşluk vermedi. Antalya boşluk vermediği gibi Fener kalesinde tehlikelerde yarattı ancak kaleci Altay kalesinde devleşen kurtarışlar yaptı.

İkinci devre bize bir kez daha gösterdi ki Zanka açık alan savunmacısı değil, Ankaragücü'nün zorladığı defans hattını çok iyi çalışan Bülent hoca takımına ince dokunuşlar yaparak -ki Antalyaspor'un kadro kalitesi gerçekten çok kötü- galibiyeti tattırmış oldu. Bülent hocanın geçen sezondan bu yana bu takımla başardıkları mucize gibi.

Fenerbahçe rakiplerinin avrupa mesaisinde bu kaybettiği puanları çok arar ben söylim, Ersun hoca garry ve moses 'ın olmadığı maçta ferdi'yi oynatmayacakta ne zaman oynatacak, bu çocuk zafer purosu olsun diye alınmadı en nihayetinde. 

Ve son olarak Fener bu maçı kazansaydı net bir mesaj vericekti Galatasaray'a o mesajı yollayamadı yarın Galatasaray galip gelirse, rüzgar bir anda Galatasaray tarafına geçebilir.

2 Ekim 2019 Çarşamba

Bir Umuttu Yaşatan İnsanı

Hiç bi kere hayat bayram olmadı ya da
Her nefes alışımız bayramdı
Bir umuttu yaşatan insanı
Aldım elime sazımı


Nejat Yavaşoğullarının yazıp besteleyip Bulutsuzluk Özleminin yorumuyla dinlediğimiz enfes eser gibi bir Galatasaray var bu sezon. Her maça büyük umutlar, büyük beklentiler ile hazırlanıp, maç sonrasında hüsranı yaşıyoruz.

Kağıt üzerinde içerdeki PSG maçı umut etmediğimiz, hayal kurmadığımız, fikstürde yokmuş gibi davrandığımız maçtı. Ama oynanan oyun bu takımdan umutlanmamız için bir kaç sebep sundu.



İlk 11 ' ler açıklandığında twitter Türkiye gündeminde 4-4-2 neredeyse ilk sıraya kadar yükselmişti, ancak sahaya çıktığımızda savunmada 5-3-2 hücumda ise 3-5-2 dizilişi ile sahaya yayılıyorduk. Maçın ilk 15 dakikası da bu yeni sistemin doğum sancılarını çekerek arka arkaya pozisyonlar vererek geçti ancak 15 dakikadan sonra takım yavaş yavaş sisteme adapte oldu, ilk 15 'de kaptan Muslera yaptığı kurtarışlarla takımı ayakta tutarken, 15. dakikadan sonra Seri ondan beklediğimiz oyunu yavaş yavaş ortaya koydu ve N'zonzi ile berabere yavaş yavaş orta saha hakimiyetini almaya çalıştı. Almaya çalıştı diyorum zira iki takım arasında fersah fersah kalite ve oyun ezberi farkı vardı. Ancak PSG'nin maçın geri kalanında kalemizde hegomonya kuramaması bizim için sevindiriciydi.

Maçın 2. devresinde beklenen golü yedikten sonra takımın hücumda neler yapabileceğini de test etmiş olduk, ve ne yazık ki bu güzelim orta sahaya eşlik edecek bek oyuncularımızın olmadığını bir kez daha gördük. Yuto savunma görevlerini vasat seviyede ifa ederken, her hücum çıkışında saçma sapan ortalar kesmeye devam ederken, Gariban Reis Mariano artık yaşınında getirdiği atletizm yoksunluğu ile hücuma gerekli desteği veremedi.

Ayrıca Babel ben merkezli oyununa devam ederken, Falcao'nun bu maçtada ceza sahası içerisinde topla buluşturulamaması ve Belhanda'nın oyun liderliğini alamaması gol yollarında etkisizliğimizin sürmesine nedenler olarak gösterilebilir. Ancak bunlar aşılamayacak sorunlar değil!

Maçın çok analiz edilecek bir tarafı yok, beklenen sonuç oldu, bu saatten sonra taraftar olarak yapmamız gereken hocaya güvenip, bekler olmadan merkezden hücum planları oluşturabilen bir takım inşaa etmesi, yapabilir mi? Elbette yapabilir...


29 Eylül 2019 Pazar

Sabır taşı


Nereden başlasam inanın bilmiyorum?


Maç öncesi yazısında öngördüğümden daha da güvenlikli bir 11 çıktığı derbide 3 puanı kaçıran taraf oldu Fenerbahçe. Sanırım Ersun Yanal’da Galatasaray’ın bu kadar pasif kalacağını tahmin etmiyordu, gerçi cezalandırmak için gereken hamleyi yaptı ancak Deniz Türüç iyi gününde değildi.




Stoperlerin aksama ihtimaline karşı Emre ve Gustavo’yu ön stoper denilebilecek şekilde oynayıp Tolga ve Ozan’ı merkeze yardıma getirdi. Ortada oluşan kutunun içinde Belhanda -zaten maskeden bir şey göremiyor- etkisiz kaldı. Hücum planıda Max Kruse hariç doğru işledi, ki ben Kruse’nin kilit oyuncu olduğunu belirtmiştim. Vedat Muriqi özellikle Marcao ile her ikili mücadelesini kazanırken , Luyindama’yı da baya hırpaladı. Havadan yerden her topu saklayan vedat’ın açtığı kanallara Tolga Ciğerci ‘nin girmesi Galatasaray adına şanstı.





Galatasaray’a gelmek istemiyorum zira ağır konuşmam gerek.




Galatasaray'ın maç sonunda oyuncularının ortalama pozisyonları yukarıdaki gibiydi. Neredeyse 2 ay geçmesine rağmen-hadi transferler geç yapıldı diyelim 1 ay- ortaya 1 dakika bile iyi futbol ortaya konulmadı. Nereden çıktığını, kimin bu takıma empoze ettiğini anlayamadığım 4-3-3 aşkı - bu maçta daha da saçmalayarak 4-1-4-1 gibi bir dizilim ile sahaya çıkılmıştı, düşünülen Galatasaray ‘ın topa sahip olarak pas futbolu oynaması- ben demiyorum basın toplantısında levent hoca söyledi- idi. Ancak takımda en iyi pas atan oyuncu Seri tribüne gönderilmesinin ve Yine pas futbolu oynayabilmek için en önemli şey topsuz mobilite iken babel, Feghouli gibi kara delik 2 oyuncu ve yuto gibi bir bek ile sahaya çıkmanın mantığını bize birisinin anlatması gerekiyor. Realitede sahaya çıkan 11’leri gördüğümde en azından top bizde kalmayacak zaten topla oynayamıyoruz kontra yakalarız diye düşünüyordum ancak Falcao ‘nun belki 1.000 kere gösterdiği defans arkası koşularına 1 kere bile pas atılmaması sebebiyle Fenerbahçe’yi gafil avlayamadık, forvete pas atılmasını geçtim , defansa yardım etmeyen, atılan her topu içeri çekip vurmaya çalışan Babel’e göre takım dizayn etmişiz. Uzun süredir bu kadar sinirlendiğim bir maç olmamıştı, artık takımdan bir hareket bekliyordum ama inanılmaz hayal kırıklığı oldu, ve bu sistemle devam edildiği sürece hayal kırıklığı devam edecek. Hocanın acilen formsuz babel ve Feghouli yi kenara alıp 4-4-2 ‘e dönmesi ve baskılı sürekli pres yapan Galatasaray genlerine geri dönmesi gerekiyor.

28 Eylül 2019 Cumartesi

Galatasaray-Fenerbahçe Maç önü

Sezonun en çok heyecan yaratıp hiç bir şey vermeyen dönemine yani Fenerbahçe-Galatasaray derbisine geldik. İki takımda 2013 yılından bu yana oynanan derbilerde güzel futbol gösteremediler, işin ilginci 2000'li yılların başlarında futbol açısından fukara olan maçlarda gerginlik olur kavgası dövüşü vs. konuşulurdu, son yıllarda bu da ortadan kalktı, iki takımda birbirinden korkarak, çekinerek, önceliği gol yememek olarak sahaya çıkıyor.

Sezonun henüz 6. haftası olmasına rağmen sezonun gerisi açısından kazananın büyük bir rüzgar yakalayacağı aşikar özellikle Beşiktaşın yönetim, teknik direktör Trabzonspor'un da sakatlık sıkıntısı çektiği bu sezonda şampiyonluğun bu 2 takımdan birine gideceği %99 ihtimal gibi bir şey dolayısıyla bu maçında bize güzel futbol vaad etmeyeceğini peşinen söyleyebiliriz. Temaşa açısından Pazar günü oynanacak Trabzonspor-Beşiktaş maçı daha vaatkar.



Saha içerisine gelirsek, evet yukarıda görüldüğü gibi maç başlangıç takımları bekliyorum. Galatasaray Stoperlerini ve beklerini de orta sahaya yaklaştırarak alanı daraltıp ilk dakikalarda büyük bir baskı kurmaya çalışacaktır. Dolayısıyla Fenerbahçe'nin bu baskıyı kırmak adına Gustavo-Emre-Tolga 3'lüsü ile merkezi tutmaya çalışıp, Gustavo ve Emre'nin uzun topları ile Kruse Tolga ve Moses'i koşturmayı planlayacaktır.

Son yıllarda Şampiyonlar Ligi'ni esas alıcak olursak - ki büyük liglerde de böyle- büyük maçlarda topa daha az hakim olan takımların istediği sonuçları aldığını görüyoruz, bunun en temel sebebi topa hakim olunduğunda topa mahir oyuncularınız yoksa hata yapma ihtimalinizin artması ve kaptırılan topların 3-4 pas ile hemen kalenizde pozisyona dönüşmesidir. Ayrıca organize hücum etmenin organize savunma yapmaktan çok daha fazla tekrara ihtiyaç duyması bir başka neden olarak gösterilebilir.

Bu kadar genel futbol kelamı ettikten sonra maç özelinde Galatasaray'ın maçı kazanacağı tek senaryo geçen seneki gibi 2-0 öne geçmesi olarak gözüküyor, her ne kadar geçen sezon maç 2-2 ' e gelse de bu sezon ki kadro böyle bir avantajı elinin tersiyle itmez, doğal olarak Galatasaray ne yapıp edip ilk devrede dengeyi bozmaya çalışacaktır.

Fenerbahçe ise skor ne kadar süre eşit giderse avantajını o kadar arttıracaktır, hatta ve hatta Ersun Yanal 60. dakikaya 1-0 geride girilmesini bile kabul edebilir, nihayetinde inanılmaz formsuz durumda olan Fatih hocanın oyuna müdahalede geciktiği yada yanlış müdahale ettiğini bu sezon bir kaç kez gördük. Dolayısıyla yarın ki maçta Max Kruse Fenerbahçe için maçın en kritik adamı olarak ortaya çıkıyor, geri dönüşlerde adam paylaşımı doğru yapılmazsa Kruse'nin bunun cezalandırabileceği apaçık ortada.

Ezcümle, yarın ki maçın ne kadar eğlenceli olacağı tamamen Galatasaray'ın temposuna bağlı, o temponun artması içinde teknik-taktikten ziyade Türk Telekom Arena tribünlerinin çok formda bir maç geçirmesi gerekiyor, zira Galatasaray'ın bir numaralı silahı ne yazık ki sahada değil Tribündeki taraftarı. 

24 Eylül 2019 Salı

Üçlü Forvet #13. Bölüm : Fikret Orman ! Ve Avrupa'da Takımlarımız

Fikret Orman'ın istifası ve bu hafta oynanan Avrupa maçlarını ve lig maçları hakkında keyifli bir sohbet geçirdik. Keyifle dinlersiniz umarım.


23 Eylül 2019 Pazartesi

Eski Sevgiliden Hayat Öpücüğü

beşiktaş başakşehir ile ilgili görsel sonucu

Hafta içindeki Avrupa Ligi mesaisinin ardından Pazartesiye sarkan fikstürden takımların durumları itibarıyla Beşiktaş-Başakşehir maçını tercih etmiştim, ancak ilk devre uyumamak için kendimi çekirdeğe vermek zorunda kaldım. Öyle ki devre arasında Metin Tekin, Önder Özen ikilisi ilk devre hakkında ne diyecek diye merak ederken Önder hoca " ilk devrede değerlendirilecek bir futbol yoktu" cümlesiyle beni doğruladı.

2. devreye Başakşehir oyuncu kalitesini bir tık daha sahaya yansıtmaya başlayınca oyunda kontrolü ele geçirdi. Tehlikeli olmasa da atak yoğunluğunu arttıran Başakşehir defanstan seken bir İrfan Can şutunun Crivelli'nin önünde kalmasıyla 0-1 öne geçti. 

Skorunda aleyhine dönmesiyle Beşiktaş takımında mental çöküş dikkat gözle görülürken, tribünlerden Fikret Orman protestoları ve Sergen Yalçın tezahüratları yükseliyordu. Şuursuzca hücum eden Beşiktaş'a karşı tıpkı dünkü Galatasaray gibi Başakşehir'de bir çok kontra atak şansı yakalarken son paslardaki beceriksizlikleri sebebiyle maçı koparamadı. Maçın ilerleyen dakikalarında Okan Hocanın yaptığı her değişiklik Beşiktaş baskısına davetiye çıkarır cinstendi. Demba Ba, Mehmet Topal, Arda Turan gibi fiziksel olarak bitik oyuncular sebebiyle Başakşehir'de hareket edebilen oyuncu sayısı 1 elin parmağını geçmeyecek sayıya indi. Arda Turan o kadar etkisizdiki oyunda kaldığı 10 dakikada ayağına top dahi değmedi. Bu kadar olumsuzluğa rağmen Başakşehir yine de maçı kazanabilecek durumdayken Epureanu'nun gereksiz bir müdahalesinin penaltıyla sonuçlanması 2 puanın kaybolmasına, Abdullah Avcı'nın Beşiktaş'ın başındaki ömrünün 1 hafta daha uzamasına neden oldu.

Maçın hakemi Suat Arslanboğa son dönemlerde izlediğim en kötü hakem yönetimlerinden birini gösterdi, kartları doğru kullanamadı, sürekli yanlış kararlar verdi.

Beşiktaş'ın yeni transferi N'kodu normalde Beşiktaş kapalısının nefret edeceği tipten sürekli kendini yere atıp onlarca takla atan bir tip, birinin uyarması lazım.

22 Eylül 2019 Pazar

Kulübenin Verdiği Puanlar

Şampiyonlar ligindeki Brugge deplasmanının ardından Malatya deplasmanında maç öncesi genel kanı Galatasaray'ın puan kaybetmesi yönündeydi ancak öyle bir maç oynandı ki maçın sonunda Galatasaray adına çok rahat kazanılabilecek bir maçta bırakılan 2 puan oldu.

 

Galatasaray Falcao, Feghouli, Belhanda'nın olmadığı hem rotasyonlu hemde daha önceki maçların aksine merkezi kalabalık tutan yukarıdaki diziliş ile çıktı. Hücumlarda Babel ve Adem sürekli yer değiştirerek savunmayı dağıtırken Ömer Bayram Yuto'nun kanadına yanaşarak pozisyon üretmeye çalıştı nihayetinde Galatasaray golü de Ömer'in çizgiye inip açtığı ve Seri'nin bomboş vurduğu kafa vuruşundan geldi. İlk devrede Galatasaray adına göze çarpan en önemli özellik diğer maçlarda olduğu gibi Ömer bayram'ın orta sahaya kattığı büyük dinamizmdi . 
Golden sonra daha ortodoks bir 4-5-1 dizilimi ile sahayı parselledi Galatasaray. Hücum tercihlerinde Nagatomo'nun olduğu sol tarafı tercih ederken yine Malatyaspor'da maçın sonuna kadar yapacağı gibi Galatasaray'ın sol tarafına hücum etti ve gol de oradan gelecekti.


Levent hoca Yuto'nun ilk yarıdaki performansından memnun kalmamış olacak ki ikinci devre Galatasaray orta sahasının dinamosunu çok verimsiz olduğu Sol beke çekerek başladı, Yuto yerinede Lemina'yı sahaya sürdü ve Galatasaray bu sezon ısrarla denediği 4-3-3 dizilimi ile başladı. 

Bu değişiklik Sergen hocanın ıslak rüyalarında görebileceği kadar güzel bir değişiklikti çünkü hem Lemina, Babel sol tarafa yardıma gelmiyordu, hem Ömer'in orta sahadaki dinamizmi ortadan kalkıyordu, hemde çok verimsiz bir sol bek Ömer Bayram ile Guilherme başbaşa kalıyordu. 

Buna rağmen Malatyaspor yaratıcı oyuncu eksikliğinden dolayı net pozisyonlar yakalayamadı, ve yakalayamadıkça arkada pozisyonlar vermeye başladı, ancak özellikle 2. devre inanılmaz verimsizleşen Adem Büyük, yorulan Andone ve laubali Babel ileri hattı Galatasaray'ın yakaladığı 2 net gol pozisyonunu harcadı. Bu dakikalarda oyun Falcao diye bağırırken Levent Hoca Falcao'yu 90. dakikada skor 1-1 olduktan sonra oyuna aldı. Hiç almasaydın be hocam adamı da soyundurdun o kadar niye zahmet ettin.

5 hafta ve 7  resmi maç geride kalmışken Galatasaray ortaya müşahhas bir oyun planı sunamadığı gibi bunun kıvılcımını dahi veremedi. Hoca artık zırt pırt ceza alacak açıklamalar yapmaktan vazgeçsin yada o benche kendi kalibresinde oyun okuyabilecek birini koysun zira elimizdeki maçları vermekten artık sıkılmaya başladım. Önümüzdeki hafta sezonun ilk kırılma maçı olacak taraftar bu zamana kadar sabretti ancak Eylül sonu artık geldi Fener karşısında sadece galibiyet yetmez sürklase edecek bir futbol görmek istiyorum! 

21 Eylül 2019 Cumartesi

Ozan'la kazanan Ozan'la Ölür

Hafta içi mesaisi bulunmayan Fenerbahçe kendi evinde zorlanarak Ankaragücü'nü geçti, bireysel anlamda Ozan Tufan'ın yıldızlaşması orta saha ve defanstaki yapısal sorunların üstünü örterse Fener için sezon daha zor geçer.


Fenerbahçe maça yukarıdaki gibi sahaya yayılarak başladı, İlk 15 dakikadaki görüntü Ankaragücü bireysel hata yapmadan Fenerbahçe’nin gol atamayacağı yönündeydi zira Kruse dışında üretici oyuncu sıkıntısı ciddi manada yaşanıyordu. Ankaragücü derinde bekliyor ve  iki oyuncu ile kontra yakalamaya çalışıyordu, maçın o anlarında  Fenerbahçe’nin stoperleri hata yapmaya yakın gözüküyordu ki önce Zanka hata yaptı Ankaragücü golü geldi peşine Korcan boşa çıktı ve skor eşitlendi.



ilk devrede Fenerbahçe orta sahasında Luiz Gustavo ve MAX kuruse  görevleri çok net belli iken Tolga Ciğercinin özellikle hücumda ne yaptı anlamak zordu. Fenerbahçe orta sahayı desteklemek adına hücuma çıkışlarda Ozan Tufan’ı ve Dirar'ı orta saha merkezine kaydırıp  Rodriguez’i ve deniz Türücü ayakları çizgiye bastıracak şekilde oynatarak alanı genişletmeye çalışıyordu. İlk devrede Kruse ikinci forvet olarak ceza sahasına sık sık girdiğini de gördük.


Rodriguez’in sakatlanmasının ardından Fenerbahçe yukarıdaki dizilim ile ilk devreyi bitirirken. İkinci devreye başlarken Ersun Yanal Rami'yi çıkartıp riski alıp Jailson'u da oyuna aldı. 






Fenerbahçe sahada nicelik olarak fazlaca merkez orta saha oyuncusu barındırsada, oyun anlamında alınan riskler ve geri dönüşlerde yaşanan problemlerden dolayı orta sahalar çabuk geçilmeye başlanmıştı ve Fenerbahçe savunma hattı arkada geniş bir boşluk bırakarak oynuyordu. Bu anlarda Ankaragücü orta saha oyuncuları son pasları iyi verebilse -ki maçın sonunda skoru korumaya çalışan Fenerbahçe'ya karşı daha iyi paslar verdiler- Ankaragücü üstünlüğü alabilirdi ama olmadı, ve topla çıkmaya çalışılan bir hücumun başlangıcında şok preste Emre'nin kaptığı top Kruse'ye gitti oda çalımı yapıp Vedat'a gol olcak ortayı kesti.


Fenerbahçenin oyun anlamında mutlu ettiğini sanmıyorum ama özellikle Ozan Tufan'ın performansı takdire şayandı. Ancak iç saha maçlarında bu tarz yıldızlaşan performanslar ile maç kazanılabilirken deplasmanlarda Fenerbahçe daha çok puan kaybeder.
x

18 Eylül 2019 Çarşamba

Brugge

Avrupa'nın en güzel kentlerinden biri ayrıca en troll kentlerinden biridir Brugge. 2010'da ki interrail duraklarımdan biriydi, kente adım attığımda sokaklarda insan görememiştim, hostel görevlisine neden sokakta öğlen vakti hiç insan olmadığını sorduğumda "dün gece kentte büyük bir parti vardı herkes uyuyordur " cümlesi ile beni dumura uratmış akabinde otel lobisinde çalan Emrah-Elin narin şarkısı ile troll seviyesini üst noktalara çıkaran, gitanes sigarasını enfes belçika çikolatası eşliğinde tüttürebileceğiniz, endülüs soslu patates kızartmasının dibine vurulan   her faninin ziyaret etmesi gereken bir kent vesselam.

Galatasaray 2019-2020 Şampiyonlar Ligi grup aşamasının ilk maçında bu özgün kentteydi, pek tatmin etmeyen oyun ve 1 puan ile İstanbul yoluna şu dakikalarda çıktı.


Maça yukarıdaki gibi savunma güvenliği öncelikli bir anlayışla çıkmıştı Fatih hoca ilk 10 dakikadaki baskı hariç pas yaparak ilk devrenin geri kalanını kontrol etmeye çalıştı ve görece başarılı oldu diyebiliriz. Takım hücum etkinliği gösteremedi belki ama %55'i geçen bir yüzde ile topa sahip olarak ciddi bir baskı yemedi. Ancak özellikle Yuto'nun çıktığı 3 hücumda, Yuto'nun her zamanki gibi isabetsiz bir ortasının akabinde Brugge takımı topu kaptıktan sonra Yuto'nun arkasına atılan 3 top ile net gol pozisyonları yakaladı. Bek performansımız dip yaparken, beklerin bu isabetsiz ortalarını Seri yeterince sert olsa teker teker toplar yada Brugge'un bu dönen topları bu kadar rahat oynamasına müsaade etmezdi, Seri'nin sertleşmesi gerekiyor.

İkinci devrenin hemen başında bir 2'li mücadelede gözüne darbe alan -ki maç öncesinde kondisyonunun 60 dakika olduğu rapor edilen - Lemina'nın yerine Emre Mor oyuna dahil oldu ve Galatasaray dizilimi aşağıdaki gibi oldu.


Beklenmedik bir biçimde bu dizilim Brugge takımına inanılmaz ters geldi özellikle Emre Mor'un beyinciksiz bir bıldırcın misali yaptığı driplingler Brugge sol kanadını zorladı. Bu bölümlerde daha etkin bir Falcao olsa gol bile gelebilirdi ancak Falcao bu maç çok kötüydü, maç sırasında Falcao diye Burak Yılmaz'ı mı aldık herif ofsaytta uyuz köpek gibi kaşınıyor cümlesi ağzımdan dökülü verdi. Yeni dizilimden sonra orta sahaların biraz düşüp git gele dönüşen maçta gol atmaya kimse muvaffak olamadı ve maç başladığı gibi bitti.

Futbol açısından beklentilerimin yine karşılanmadığı -hatta yenmemiz gerektiğini düşündüğüm bir maçtan 1 puan alarak Avrupa Ligi biletini cebimize koymuş olduk, ancak Fatih hocanın bu ham madenlerden oluşan kadroyu bir sarraf zerafeti ile işleyip göz kamaştırıcı bir ziynet haline getirmesi için epey uzun bir yol gözüküyor.  


17 Eylül 2019 Salı

İnsanlar hata yapar Ersuncum hesaba katmadığın şey bu

İnsanız doğamız gereği hata yaparız, mükemmel oluşturulmuş organizasyonların dahi insan eliyle bok edildiğinin çok güzel örneğini Chernobly dizisi ile geçtiğimiz aylarda hepimiz tekrar hatırladık.

Sezonun 4. haftasında şampiyonluk adayı takımlardan üst düzey takım oyunu , hücum varyasyonu beklemek biraz hayalcilik olur dolayısıyla bu ilk haftalarda genelde bireysel performanslar ile kotarılır. Emre Belezoğlu, takımın kalbi ve lideri. İlk haftada Fenerbahçe adına bireysel performansı en üst seviyede olan oyuncuydu (ki bu Emre'nin sahada kaldığı maçlarda hep böyle oluyor), onun yokluğunda orta sahada arıza çıkmasını bekliyordum ancak beklediğimden çok farklı bir durum ortaya çıktı.


Ersun hoca Emre'nin yokluğunda merkezi kontrol etmenin yolunu orta sahada nicelik olarak artma olarak tercih etmişti, ki maç başlangıcında Alanya'dan orta sahayı teslim aldılar ve sol kanattan hücum organizasyonları yapmaya çalıştılar. Garry Rodrigues'in etkisinin arttığı bu oyunda golde Garry'nin taşıyıp merkezde Tolga'nın yaptığı vuruşla geldi. Buraya kadar herşey yolunda gözüküyordu, forse etmeniz gereken bir oyunda bu oyuncularla pekala işi kotarabilirdiniz. Ancak oyunu tutmanız gereken anlar geldiğinde? işte zurnanın zart dediği yer burası oldu. Sezon başında transferlerin geç yapılması,sakatlık vs. problemler nedeniyle geri 4'lü de pozisyonunda oynayan oyuncusu bir rakamla 1. Oyunu tutmak ve defanstan topla çıkabilmek adına Gustavo kendini stoperlerin arasına attı ve ekstra bir pas istasyonu oluşturmaya çalıştı ancak ne Tolga ne Kruse ileriyle bağlantıyı kuramadı ancak buna rağmen halen Alanyanın elle tutulur bir pozisyonu yoktu. Ta ki oyuncuların insan olduğu gerçeği ile yüzleştiğimiz zaman.

Kaleci Altay'ın 2 hava topunu doğru düzgün kontrol edememesi ve akabinde sol taraftan kullanılan bir taç atışı ile sonun başlangıcı başladı. İkinci devrenin hemen başında bu sefer Jailson stoper oynadığını unutmuş bir pas hatası yaptı ve Alanya öne geçti. 3. gole yine orta saha oyuncusu Ozanın orta sahanın göbeğindeymiş gibi yaptığı bir geri dönme hareketi neden oldu. Defans hattı arka arkaya hatalar ile paralize olmuştu başka bir açıklaması yoktu. Zanka'nın da oyundan çıkmasıyla 11 oyuncudan orjini defans olan oyuncu kalmamıştı, galiba Ersun hocada paralize olmuştu. Ersun hoca maç öncesi planını iyi kurmuştu ancak eldeki malzeme bunları uygulayabilecek düzeyde henüz değildi kestiremediği şey buydu.

Erol Hoca geçen yıl Sergen hocanın kurduğu takıma biraz daha savunma disiplini kazandırmış, ki bu Alanyayı yeterince tehlikeli yapıyor. Efecan'ın sakatlanmasına rağmen özellikle 2. devre maç onların istediği kıvama geldiğinde bunu çok iyi değerlendirdiler. 14 Yabancı kuralıda sağolsun can yakan oyuncuları var Bakasetas hücumları iyi yönetirken, Cisse kalitesini gösterip ne yaptığını bilmeyen Fenerbahçe stoperlerini cezalandırdı.

15 Eylül 2019 Pazar

Dağılma

Maçın 30 küsürüncü dakikalarında Gazişehir'in kaçırdığı net 3 yada 4. pozisyondan sonra ağzımdan dökülen kelimeydi. Dağılma !
Günümüz futbolunda ligleri domine eden takımlar ile ligde onlara figüranlık eden takımlar arasında inanılmaz bir finansal fark var, dolayısıyla bu finansal farkın sahada kalite olarak yansımalarını ister istemez görmek istiyoruz, bir kişi eksik oynamanın çok büyük bir fark yaratmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu söylediklerim major ligler olarak adlandırdığımız liglerde aşağı yukarı gerçekleşiyor ancak bizim ligimizde eksik kalan büyükler bir anda perişan hale gelebiliyorlar. Şu geçen 4 haftada hem Galatasaray-Konyaspor maçı hem Gazişehir-Beşiktaş maçı bize bunu net bir şekilde gösterdi.

Maçı taktik/teknik açısından incelemek zor ancak bu sezon takımın başına geçen (taraftara rağmen) Abdullah Avcı'nın olmayan kredisi hızlıca tükeniyor. Vida'nın yaptığı geri pas hatası ve akabinde bilinçsizce penaltı yaptırmasının ardından , Elneny gibi takımda ilk maçını oynayan bir oyuncuyu stopere çekip hem orta saha direncini düşürmek hem savunma stratejisini bozmak, Güven Yalçın'a maçın çok uzun süresinde sabretmek bu maç içerisinde yapıtğı hatalar olarak önümüze çıkıyor ancak bana göre hocanın en büyük hatası eldeki malzemeye göre bir takım oluşturmaktansa kendi ezberini takıma empoze etmeye çalışmak. Tekrar ediyorum camiada kredisi çok düşük bir teknik adamsınız, geçen sezon Burak yılmaz'ın transfer edildiği duruma çok benziyor durum. Burak arka arkaya maçlarda attığı gollerle kredisini hayli yükseltmişti, bugün Avcı'nın yapması gereken arka arkaya galibiyet almak olmalıyken, pragmatik olmayıp bana göre ütopyasını gerçekleştirmeye çalışıyor. Takımın inanılmaz dağılma sebebi de Avcının ütopyasında ısrar etmesiydi, Atiba ve Umut Nayir oyuna girip, futbolun gerçekleri ile hareket etmeye başlayınca oyun bir anda Beşiktaş'a döndü ve az kalsın bu berbat futbol ile 1 puan kazanacaktı olmadı.

Çok ahkam kestin, çok biliyorsan kur takımı dediğinizi duyar gibiyim, pekala aşağıdaki takımın ilk 4 haftada 9 puandan az alacağını düşünmüyorum.


Evet yanlış görmediniz kanat oyuncusu yok, hayır kanat oyuncusu sevmediğimden değil, şuanki kadrodaki hiç bir kanat oyuncusu Beşiktaş seviyesinde değil ondan yoklar. Hareketsiz Güven yerine önde sadece pres yapan ve stoperleri sağa sola çeken bir Boyd olayı çözecektir. Yanlış mıyım?

14 Eylül 2019 Cumartesi

Zaman Çare Olacak Mı ?


İlk 3 haftada tatmin etmeyen futbol, 15 günlük milli takım arasından dönüş (Muslera Çarşamba sabah maç oynadı taa dünyanın öbür ucunda), Fatih hocanın cezalı olması (hocamsız 21 maçta alınan 10 galibiyet), Brugge deplasmanının varlığı gibi nedenlerden Galatasaray kamoyunun aksine maça dair büyük beklentilerim yoktu. Her ne kadar twitter'da gaza gelmek için şunu atmış olsamda, maç öncesi bahis tahmini soran arkadaşlarıma hele bi bekleyin takım sahaya çıksın anlarız ne oynadığımızı şeklinde laflar ediyordum ki maalesef kaygılarım haklı çıktı. (Tüm bahis camiasına tekrar geçmiş olsun)



Sahaya yukarıdaki görüldüğü gibi asimetrik bir W-W ile dizildiğimizi ilk 15 dakikada maçı izleyen herkes görmüştür sanırım, sahanın her noktasını kontrol etme açısından kağıt üzerinde güzel gözükse de tıpkı imar planlarında çizdiğimiz her donatının fiiliyatta hemen faaliyete geçmemesi gibi bu sisteminde sahaya çıkar çıkmaz mükemmel bir şekilde uygulanamayacağı aşikar. Bu dizilimin şu anda bayrak taşıyan takımı Pep'in City'si ve o takımın hücum varyasyonlarının temeli topsuz yapılan koşular ve onların beslenmesi. Toplu oyunda statik kalmak gibi bir problemimiz var (şaşırtıcı bir biçimde Lemina sakatlığı sonrası Ömer Bayram orta sahaya dinamizm kattı) , statik kalmamızın asıl nedeni ise açık bir biçimde belhanda, soso, babel gibi topu ayağına isteyen ve topsuz oyunda genelde hareketsiz kalan oyuncuların varlığı. Falcao'yu bu 3 oyuncudan ayırmak gerek, zira Diagne 'nin de eklendiğinde tamemen defans kucağında bekleyen takıma oranla bu maçta falcao orta sahaya gelerek hem pas istasyonu oldu, hemde üst düzey bir santraforun yapması gerektiği gibi ceza sahası dışından içine muhteşem koşular yaptı özellikle ilk devrede. (yuto ve marianonun zaman geçtikce El Tigre'ye bir çok asist yapacağının habercisi bu ceza sahası içi koşuları) Eğer hocam bu düzende devam edecekse falcao arkasındaki 3'lünün çok daha hareketli bir oyuna evrilmesini sağlaması gerekiyor.

Zaman hücum organizasyonlarının çaresi olacaktır, o konuda hiç şüphem yok ancak endişe etmemiz gereken ciddi bir sorunumuz var. Stoperlerimiz geçen seneki form durumlarının fersah fersah gerisindeler. Form durumlarının düşük olmasının yanında özgüven mi yoksa vurdumduymazlık mı henüz kestiremediğim bir kafa yapısına da bürünmüş durumdalar. Marcao bu maçta 2-3 kez defansdan çıkarken hemen arkasında adam olan oyuncuya pas atıp top kaybına davetiye çıkarttı, bir kerede defanstan çalım !!!! yaparak çıkmaya çalıştı. Luyindama ise en son orta sahada Zidane'ın rulet hareketiyle adam geçmeye çalışıp top kaptırıyordu.  Bunları bu kadar düzgün kelimeler ile nasıl ifade ettim inanın bende bilmiyorum, zira bu 2 oyuncuya inanılmaz sinirliyim.

Son 2 sezon kombine sahibi olduğum Kasımpaşa'yı ise beğenmedim. Ama onların sorunun oyuncu kalitesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum, geçtiğimiz yıllarda Diagne, Trezeguet, Neumayr, Mensah gibi oyunculara sahip takımda bu sezon o kaliteye yaklaşacak bir oyuncu yok. Yine de Kemal hoca faktörü ile düşme tehlikesi yaşayacaklarını zannetmiyorum. ( Turgay Ciner yine saçmalamazsa tabiki)




11 Eylül 2019 Çarşamba

Moldova - Türkiye : Oyuncuya Dayalı Oyun

SS Lazio v AS Roma - Serie A : News Photo

Dün gece uyku tutmayınca blogu diriltme fikri kafamda canlandı. Aslında onunda çıkış noktası milli takımın oynadığı oyun karşısında zikrettiğim fikirlerin daha sonra Mehmet Demirkol tarafından söylendiğinin arkadaşlarım tarafından kulağıma çalınmasıydı. Twitter, podcast vs. işlerin beni yeterince tatmin etmediğini bir kez daha anladığımdan ilk aşkım olan bloga yazıyorum. Neyse çok laf salatası yapmadan Andorra maçının penceresinden Moldova maçına bir kaç kelam edelim.

Başlıktan yola çıkıp en sonda söyleyeceğimi en başta söylemek istiyorum. Avrupa Şampiyonası elemeleri sırasında bizi mest eden futbolu oynadığımız evimizdeki Moldova, Fransa ve deplasmandaki Arnavutluk maçları ile geçtiğimiz 2 maçı oynayan takımın farklı oyuncuları Cengiz Ünder, Hasan Ali ve Burak Yılmaz'dı. 3 Oyuncunun da sakatlık sebebiyle olmadığını düşündüğümüzde yerine ikame edecek oyuncular (içerideki Moldova maçında Cengizin yokluğunda Deniz Türüç oynamıştı) ile pekala benzer bir performans göstermemiz gerekirken , milli takımın oyunu pek tatmin edici değildi. Peki neden?

Sezonun başı olması ve futbolcuların form durumlarının en üst noktada olmaması benim için tali bir sebepken (ki bu kadar kalite farkı olan ekiplere karşı formsuz bir takımın bir sürklase etmesi gerektiğini düşünüyorum), takımın asıl probleminin bu 2 maçta da Şenol hocadan kaynaklandığını düşünüyorum. Herhalde hocada bizim gibi bir şekilde kazanırız diye düşünecek olmuş ki, rakipleri açma konusunda hücum varyasyonlarının üzerine çok çalışmamış yada oyunculardan bizim sahada göremediğimiz bir performansı vereceklerini hayal etmişti. Özellikle Andorra karşısındaki 11 hocanın hayalin çok daha ötesine geçtiğinin bir kanıtıydı. Böyle bir takıma karşı hücumu genişletecek kanat oyuncularını oynatmayıp İrfan ve Yusuf gibi merkez oyuncularının kanada yaklaşarak bir şeyler üretmesini beklemek yada Emre Belezoğlu'nun atacağı 40-50 metrelik çapraz toplarla Zeki ve Umut Meraşı kaçırmaya çalışmak , kanat özellikli oyuncuların varlığı ile daha kolay çözülecek bir maçı daha uzun ve meşakkatli bir yoldan açmak anlamına geliyordu. Maç içerisinde de hocanın oyuna müdahale etmemesi bizi büyük bir felakete sürüklüyordu ki, bir duran topla bu uçurumdan döndük.

Takdir edilesi bir biçimde Şenol Hoca Moldova maçına Andorra maçından dersler çıkartmış bir 11 sahaya sürdü. Deniz gibi net bir kanat oyuncusu ve Kenan gibi çalışkan bir santraforu kanatta oyuna başlattı. Oyunu geniş alana yaymamız ve akabinde Dorukhan, Ozan ikilisinin iyi top kapma performansı eklenince Andorra maçına göre daha iyi hucüm ettik ancak bu hücum performansında potansiyelimize göre kadük kaldığını söyleyebiliriz. Bunun sebebi ise çok basitti Deniz,İrfan, Kenan, Ozan, Doruk 5 'lisinin üretim açısından çok mahir olmaması gol pozisyonu üretimimizi kısıtlasa da Dorukhan'ın çok güzel lob pası ve Deniz'in çok güzel frikik golü ile oyunu rakibi açıp maçı kazandık. Özellikle İrfan'ın serseri yahudi gibi orta sahada sürekli top kaybetmesi (hayır bu top kayıpları ileri dikine paslar değil, baya paralel paslarda bile top kaybı yapıp rakibin bir kaç kez hızlı çıkmasına neden oldu) ilk devrede sinirlerimin zıplamasına neden oldu.

Milli takımlarda bir sistem futbolu oturtmak zordur kabul ediyorum. Genellikle aynı takımdan bir çok oyuncuyu barındıran yada alt yapı milli takımlarından bu yana beraber oynayan takımlar milli takımlar seviyesinde futbol sistemini düzgün olarak işletebiliyor. Şenol hocanın bu noktada kadro istikrarı takdir edilesi ve desteklenmeli ancak lejyoner sayımızın her transfer döneminde arttığı şu günlerde daha lezzetli bir futbol izlemeyi hak ediyoruz.

Son olarak 14 yabancı kuralının uygulanmaya başlandığı ilk Avrupa Şampiyonası elemelerinde Milli takımımızın geçmişteki gibi başka takımların puan kayıplarını beklemek yerine ipleri elinde tutması, olası bir Fransa deplasman beraberliği ile grup liderliği ihtimali yabancı kuralının değişmemesi için yeterli sebeptir. Beyler rekabet iyidir ! Bak dün Milan 'ın 10 numarası Milli Takımımızda oyuna sonradan dahil oluyor bu rekabet sayesinde.  





Bunlarda İlginizi Çekebilir

Related Posts with Thumbnails